Fed’den beklenen faiz artışı 2015 yılının sonunda gelirken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Avro Bölgesi’ndeki toparlanmanın yeterli olmaması ve düşük enflasyon sebebiyle genişlemeci politikalarını sürdürmüştür.
yetersiz küresel büyüme
25 baz puan
Fed faizlerde 25 baz puanlık bir artışa gitmiştir.
Dünya Ekonomisinde Görünüm
2015 yılı ABD ekonomisindeki toparlanmanın iyice belirginleştiği ancak diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyümelerinde ivme kayıplarının görüldüğü ve para politikalarında farklılaşmaların yaşandığı bir yıl olmuştur.
2015 yılı; ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yıl içerisinde faiz artırım sürecine başlayacağı, Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının genişlemeci politikalar uygulamaya devam edeceği ve Rusya ile Batı arasındaki gerginlik kaynaklı jeopolitik risklerin gündemdeki yerini koruyacağı beklentileriyle başlamıştır. Fed’den beklenen faiz artışı yılın sonunda gelirken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Avro Bölgesi’ndeki toparlanmanın yeterli olmaması ve düşük enflasyon sebebiyle genişlemeci politikalarını sürdürmüştür. Rusya’ya uygulanan ambargoların devam ettiği yıl boyunca ayrıca Suriye ve Irak kaynaklı jeopolitik riskler gündemdeki yerlerini korumuştur. Yetersiz küresel büyüme sebebiyle talep düşüşü ve üretici ülkelerin arz kısıntısına gitmemesi petrol fiyatlarında sert düşüşlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Emtia fiyatlarındaki gerileme, Çin ekonomisindeki düşük büyüme sebebiyle ihracatlarında düşüş yaşayan gelişmekte olan ülke piyasaları yıl boyunca baskı altında kalmıştır.
2015 yılında ABD ekonomisindeki toparlanma ivme kazanarak sürmüştür. Büyüme rakamlarında görülen düzelme, ücretlerin enflasyon oranından daha fazla artması, tarım dışı istihdamdaki aylık ortalama 200 bini geçen güçlü artış ve işsizlik oranının 2008 krizi sonrası en düşük seviyelere gerilemesi, Fed’in faiz artış sürecine başlaması yönündeki beklentilerin artmasını sağlamıştır. Faiz artışı konusunda soru işaretleri oluşturan tek veri enflasyon olmuştur. Ancak Fed düşük enflasyonun sebebi olarak başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş gibi dışsal faktörleri neden olarak görerek ekonominin yaklaşık 10 yıl aradan sonra bir faiz artışına hazır olduğuna karar vermiş ve yılın son ayında faizlerde 25 baz puanlık bir artışa gitmiştir.
Avro Bölgesi’nde gerileyen emtia fiyatlarına bağlı olarak düşük enflasyon ortamının sürmesi ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme sıkıntılarından dolayı ekonomik faaliyetteki toparlanma yeterli seviyede olmamıştır.
Faiz artışının yapılmasından uzun bir süre önce Fed sözlü yönlendirme stratejisi dahilinde piyasaları bu artışa hazırlarken, artışın kademeli ve yavaş olacağını sık sık tekrarlamıştır. Yılın başından itibaren piyasalarda Fed’in faiz artışı fiyatlandığı için Aralık ayındaki gerçekleşmeden sonra piyasalarda çok sert bir tepki görülmemiştir. 2016 yılında da Fed’in kademeli faiz artışına devam etmesi beklenirken, artış hızını enflasyon başta olmak üzere makroekonomik verilerin seyri belirleyecektir.
Geride bıraktığımız yıl Avrupa ekonomisi için sıkıntılı bir yıl olmuştur. Yunanistan borç krizi uzun bir süre Avrupa’nın en önemli gündem maddesi olmuştur. Yunanistan’ın para birliğinden çıkma ihtimalinin gündeme geldiği, bölgede uygulanan para ve maliye politikalarının yüksek sesle eleştirildiği bu dönemde kemer sıkma programı karşıtı olan yeni Yunan Hükümeti ile uzun ve zorlu bir görüşme süreci yaşanmasının ardından Yunanistan’ın borçlarının yapılandırılmasını içeren anlaşma sağlanmıştır.
ECB 2015 yılı boyunca genişlemeci politikalarını sürdürmüştür. ECB, Mart 2015’te Eylül 2016’ya kadar devam edecek aylık 60 milyar Avro tutarındaki tahvil alım programını başlatırken, programın ECB bilançosunu yaklaşık 1,1 trilyon Avro artıracağı öngörülmekteydi. Ancak gerileyen emtia fiyatlarına bağlı olarak bölgedeki düşük enflasyon ortamının sürmesi ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme sıkıntılarından dolayı ekonomik faaliyetteki toparlanmanın yeterli seviyede olmaması nedeniyle, ECB Aralık ayında tahvil alım programının süresini Mart 2017’ye kadar uzatmıştır.
Avrupa cephesinde 2016 yılının, enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıların sürdüğü ve yüksek işsizlik gibi yapısal sorunların konuşulmaya devam ettiği bir yıl olması genel beklentiler dahilindedir.
2015 yılında en fazla konuşulan konulardan biri de Çin’in yeterli büyüme performansını gösterememesi ve bunun özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerine yansımaları olmuştur. 2000’li yılların başındaki çift haneli büyüme rakamlarından uzaklaşan Çin ekonomisi, 3. çeyrek itibarıyla %6,9 ile son 15 yılın en düşük büyümesini kaydetmiştir. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisindeki bu yavaşlama küresel emtia talebinin azalmasına yol açarken, başta petrol olmak üzere tüm emtia fiyatlarındaki gerileme yıl boyunca devam etmiştir.
Çin ile yüksek ticaret hacmi olan birçok Asya, Okyanusya ve Latin Amerika ülkeleri de Çin ekonomisindeki yavaşlamadan negatif yönde etkilenmiştir. Büyüme konusundaki endişeler Çin borsaları üzerinde de olumsuz etkisini göstermiş ve hisse senetlerindeki sert değer kayıpları yılın ikinci yarısında küresel piyasalarda endişelere yol açmıştır. Ülke ekonomisindeki hizmet sektörünün ağırlığını ve iç talebi artırarak, ihracat ağırlıklı büyümeden iç tüketim ağırlıklı bir büyüme modeline geçme yönünde adımlar atan Çin’in bu çabalarının 2016 yılında da devam etmesi beklenmektedir.
Yavaşlayan Çin ekonomisi ve petrol üreticisi ülkelerin petrol üretiminde kısıntıya gitmemesi sebebiyle petrol fiyatları 2015 yılında %35 değer kaybetmiştir. Petrol fiyatlarındaki bu keskin gerileme Rusya ve Brezilya gibi petrol ihraç eden ülkeleri zorlarken, bu ülkelerin para birimlerinde sert değer kayıplarına yol açmıştır.
Gelirlerinin büyük çoğunluğu petrol ihracatına dayalı olan Orta Doğu ekonomileri de keskin düşüş sebebiyle maliye politikalarında bozulma noktasına gelmiştir. Küresel arz fazlasının devam etmesi beklentileri ve küresel büyümedeki yavaşlama sebebiyle başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşük seyrin bir süre daha devam etmesi beklenmektedir.
2015 yılı; Türkiye ekonomisinin diğer gelişmekte olan ülkeler gibi küresel ekonomik gelişmelerin etkilerine maruz kaldığı, ancak olumsuz faktörlere rağmen istikrarlı büyüme performansını sürdürdüğü bir yıl olmuştur.
beklentilerin üzerinde performans
disiplinli maliye politikası
Türkiye Ekonomisinde Görünüm
2015 yılı; Türkiye ekonomisinin diğer gelişmekte olan ülkeler gibi küresel ekonomik gelişmelerin etkilerine maruz kaldığı, çevre ülkelerdeki gelişmeler sebebiyle jeopolitik risklerin arttığı, gıda fiyatlarındaki katılık ve TL’deki değer kaybı sebebiyle yüksek bir enflasyonun gerçekleştiği ancak tüm bu olumsuz faktörlere rağmen olumlu bir büyüme performansının gösterildiği bir yıl olmuştur.
2015 yılına girilirken özellikle yıl içerisinde Fed’in faiz artış sürecine başlamasına yönelik beklentiler sebebiyle gelişmekte olan ülke ekonomilerine yönelik risk algısı yükselmekteydi. Fed’in para politikasını normalleştirmeye başlaması ile bol likidite döneminin sonuna gelineceği ve bunun Türkiye gibi cari açık veren ülkelerin daha zor ve pahalı finansman bulmasına neden olacağı beklentileriyle 2015 yılı gelişmekte olan ülkelere yönelik endişelerle başlamıştır. Ancak piyasalarda dalgalanmaya neden olan, Fed’in ne zaman faiz artışına başlayacağı ve bunu hangi hızda yapacağı konularındaki belirsizliğin sona ermiş olması, olumlu algılanmıştır. Özellikle Çin ekonomisindeki yavaşlamanın gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde oluşturduğu olumsuz durum ve bölgemizdeki jeopolitik risklerin yükselmesi, yıl içerisinde risk algısını artıran faktörler olmuştur.
Kurdaki yükseliş ve düşen emtia fiyatlarının ithalat üzerinde oluşturduğu daraltıcı etkiyle cari açık yıl içerisinde kademeli olarak gerilemiştir. Aylık bazda 6 yıl aradan sonra ilk kez cari dengemizde fazlanın oluştuğu 2015 yılında, cari açığın GSYH’ye oranı %5’in altına gerilemiştir. Kurdaki yükselişin de etkisiyle iç talepte yaşanan düşüş büyüme üzerinde daraltıcı etkide bulunmasına rağmen, Türkiye ekonomisi beklentilerin üzerinde bir performans göstermiş durumdadır. Küresel ekonomide yaşanan sıkıntılar ve paritedeki gerileme sebebiyle net ihracatın büyümeye katkısının negatif olduğu yılda büyümenin ana dinamikleri iç tüketim ve kamu tüketimi olmuştur.
tahminlerin üzerinde seyreden enflasyon
%7,50
2016 yılı OVP enflasyon hedefi
İhracat gelirlerimizin büyük kısmının Avro, ithalat giderlerimizin büyük kısmının ise Dolar cinsinden olması Avro/Dolar paritesinde yıl boyunca devam eden aşağı yönlü hareketin net ihracat üzerinde olumsuz etki göstermesine sebep olmuştur. Ana ihracat bölgemiz olan Avrupa’daki toparlanmanın henüz tam olarak istenilen düzeyde olmaması, Rusya ve Irak gibi çevre ülke ekonomilerinde yaşanan sorunlar da ihracatımızı olumsuz etkilemiştir.
2015 yılında Türk Lirasının %20 değer kaybetmesinin oluşturduğu geçişkenlik etkisi ve gıda fiyatlarındaki yüksek artış hızı enflasyonun TCMB hedefinin ve tahmininin üzerinde seyretmesine yol açmıştır. 2016 yılında alınan yapısal önlemler ve daha az oynak piyasa şartlarına bağlı olarak enflasyonun düşüş trendine gireceği ve OVP hedefi olan %7,50 seviyesine doğru yöneleceği düşünülmektedir.
2015 yılına küresel para politikalarına ilişkin belirsizliklerin gölgesinde girilirken, yılın ilk iki ayında 1 haftalık repo faizinde ve koridorun hem alt hem de üst bandında indirime giden TCMB’nin yıl içerisinde de faiz indirimlerine devam etmesi beklenmekteydi. Ancak TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyondaki yüksek seviyeler TCMB’nin, yılın geri kalanında para politikasında adım atmasını engellemiştir. Ağustos ayında kamuoyuna para politikasında sadeleşmeye yönelik adımlar atacağını açıklayan TCMB bu adımlar için Fed’in faiz artış sürecine başlamasını ve küresel volatilitenin kalıcı bir şekilde azalmasını koşul olarak ön plana çıkarmıştır.
2015 yılında art arda gerçekleşen seçimler kamunun maliye politikasındaki kararlı ve disiplinli uygulamalarını etkilememiş, bütçe performansında iyileşme trendi korunmuştur. Bu konudaki kararlılık sürmektedir.
2015 yılı itibarıyla petrol fiyatlarının geldiği nokta ülkemiz için olumlu olmasına rağmen, düşük petrol fiyatları küresel ekonomiye ilişkin büyüme sorunlarını gündemde öne çıkarmaktadır. Fed’in para politikasının normalleşmeye başlaması ve Çin’deki gelişmelerle birlikte, gelişmekte olan ülke ekonomileri için 2016 yılının zor bir yıl olması beklenirken, ECB’nin genişleyici uygulamalara devam etmesinin ihracat başta olmak üzere ekonomimiz üzerindeki olumlu etkilerini görebiliriz. Ayrıca Hükümet tarafından açıklanan yapısal reform paketi orta ve uzun vadede kalıcı faydalar doğurarak, istikrarlı ve sürdürülebilir büyümeye ve bununla uyumlu makro çerçeveye olanak sağlayacaktır.